28 Eylül 2010 Salı

Haftanın Panoraması


Avrupa’da lig heyecanı beklediğimden daha enteresan geçiyor bu sezon. Kimin kimi yeneceği, nerede puan kaybedeceği hiç belli olmuyor. Sezon başında bunların yaşanması her ne kadar çok normal olsa da bazı sonuçlara akıl sır erdiremiyor insan. Avrupa’daki turumuza en popüler lig olan İngiltere’yle başlayalım. Kolay fikstüründen sonra ilk zorlu maçında ne yapacağı merakla beklenen Chelsea’nin City deplasmanında kaybetmesi hiç şaşırtmadı beni. Ada’nın transfer şampiyonunun ligi zirvede bitirmesi kağıt üzerinde mümkün gözükse de Chelsea ve Manchester United’ı geride bırakıp zirveye kurulmak paradan daha çok şeyi gerektiriyor. Ama yine de bu hafta puan olarak olmasa da sezona bakış açıları adına çok önemli bir galibiyet aldılar. Manchester’in mavileri çelme takarken Chelsea’ye kentin kırmızıları ise iyi değerlendiremedi bu fırsatı. Owen Coyle’un gelişiyle “Big Sam” döneminin çetin ceviz görüntüsüne geri dönen Bolton, Manchester United’ı elinden kaçırırken 1 puana razı oldu. Defalarca söylediğim gibi havası çok kaçmış United’ın. 3 deplasman maçında da kazanamadılar. Rakiplerin çok güçlü olmadığını düşünürsek şu an için dış sahada kazanamama sıkıntısı olduğu söylenebilir. Haftanın belki de en büyük sürprizi ise Emirates’ten geldi. West Bromwich, 0-0’ken birde penaltı kaçırdığı maçta Arsenal’i 3-2 devirerek büyük sükse yaptı. Her sezon kendi sahasında mutlaka hiç beklenmedik puan kaybı yapardı Arsenal ama West Bromwich biraz fazla oldu. Puan kaybı şaşırtmayan büyük ise Liverpool’du. Roy Hodgson’la irtifa kaybı devam ediyor. Sezon başında doğru seçim demiştim ama takımda Mascherano hariç büyük bir kayıp olmamasına rağmen alınan sonuçlar ve ortaya konan futbol hiç iyi değil. Takım içinde bazı oyuncularında sistemi eleştirmeleri, ileriki günlerde Liverpool’da suların kolay kolay durulmayacağını gösteriyor.

La Liga’da haftanın sürpriz sonucuna Real Madrid imza attı. Maç sonu istatistiklerine baktığımızda Levante’nin kaleye şutu yokken 0-0 berabere kalmaları, kolay açıklanır bir şey değil. Takım çok rahat pozisyona giriyor ama Higuain çok formda olmadığından topu içeriye sokacak adam kalmıyor. Messi’nin yokluğunda iki maçını da kayıpsız atlatan Barcelona’yla aradaki puan farkını koruyamamak yakışmadı. İspanya’da şampiyonluk yarışı Real-Barça arasında geçecek olsa da Valencia’nın performansı damga vurdu şu ana kadar. Bu hafta yine kazandılar. Çok iyi bir kimya yakalamışlar ve böyle giderse 3.lük için başka bir rakipleri olmayacak gibi.

İtalya’da ilk galibiyetini alabileceği en anlamlı maçta aldı. Son yıllarda aralarında oynadıkları karşılaşmalar iyice derbi havası yakalayan Roma-Inter maçında gülen taraf son dakikada Vucinic’in golüyle başkent ekibi oldu. Papatya falı şeklindeki form durumlarıyla taraftarlarının yüzünü güldürmeyen Milanla Juve bu kez kazandı. Ancak şu bir gerçek ki kaşınmazsa eğer bu sene Serie A’nın favorisi açık ara Inter. Zaten şampiyonluğu kaybederse bu sezon Benitez’in bir tarafına teneke bağlayıp yollamak lazım ülkesine.

Almanya’da yine her şey çok karışıktı. Toparlanır mı acaba dediğimiz Schalke hiç oralı olmadığını göstererek evinde M’gladbachla berabere kaldı. Robben’den sonra Ribery’nin de sakatlığı Bayern’in tadını kaçırmış olacak ki lige fırtına gibi başlayan Mainz’e Allianz Arena’da 2-1 mağlup oldular. Borussia Dortmund kazanmaya devam ederken en çok sevindiğim olay Hannover’in toparlanması oldu. Enke’nin ölümünden sonra doğal olarak ağır bir travma yaşayan Hannover, 3.sırada iyi bir sezon başlangıcı yaptı. Fransa’da ise lider St. Etienne, 17 yıl sonra ezeli rakibi Lyon’u Stade de Gerland’ta yenerek üzerindeki laneti attı. Devran döndü, yeşiller kendine mi geldi acaba.

Son olarak sıra geldi ligimize. 3 büyüklerin kazandığı haftada forvetler ikişer üçer atarak taraftarın yüzünü güldürdü. Yürekleri hoplatan maç ise İnönü’deydi. Beşiktaş kontrolü altındaki maçı az kalsın Hakan’ın hatasından puan kaybıyla tamamlıyordu. Ancak sahneye üstün Alman teknolojisi çıktı. Bobo’ya iki süper asist yapan Fabian Ernst, siyah beyazlılar adına günü kurtaran adamdı. Galatasaray, 3 büyüklerin belalısı Belediye’yi Baros’un üçlemesiyle geçti. Ancak Çek oyuncu sakatlanıp oyundan çıktıktan sonraki bölüm gelecek hafta için kötü sinyaller verdi. Karabük garip bir takım. Baros ve Arda’sız Galatasaray’ın işi zor olur. Fenerbahçe ise çok rahat geçti Kasımpaşa’yı. Rakibinin açık futbol anlayışı ekmeğine yağ sürdü Aykut Kocaman’ın. Rakip rahat bırakınca Alex de çıktı sahneye, Dia da, Niang da. Yalnız maçın en komik anı Ersen Martin’in sebebiyet verdiği penaltıydı. Neyi düşündü o anda çok merak ettim açıkçası. Her şeye rağmen Fenerbahçe’nin gün geçtikçe daha iyi duruma geldiğini görüyoruz. Ancak son yıllarda takımın en sağlam bölgesi olarak görülen savunma göbeği S.O.S veriyor bu sezon. Yobo’nun bir an evvel toparlanıp Bilica’dan formayı alması şart. İşte böyleydi haftanın özeti. Daha ligin başları olduğu için çok sular akar köprünün ardından. Bizde arkamıza yaslanıp izleyeceğiz bu suların akışını. Başka ne işimiz var ki.

Hiç yorum yok: