8 Eylül 2010 Çarşamba

Milli mesai


2012 elemelerinin ilk haftasını geride bıraktık. Milli takımımızla ilgili uzun uzadıya bir değerlendirme yapmayacağım çünkü bugün yarın her yerde bunları okuyacaksınız. Tek merak ettiğim bizim skor yazarlarımızın yazılarını maç içerisinde kaç defa değiştirdiği. 1-0 mağlupken ‘’bu Hiddink ne yapmaya çalışıyor. Tuncay tek forvet oynar mı?-bunda haklılar aslında-Fatih Terim dönemi kesin daha iyiydi’’. 2-1 öne geçtiğimizde ise ‘’ Hiddink’in eli bu takıma değmiş. Çok iyi pas yapıyoruz. Fatih Hoca dönemindeki gibi dağınık oynamıyoruz.’’. 2-2’de ilki 3-2’de ikinci senaryo bir daha yaşanmıştır kesin. Euro 2008 serüvenindeki maçlara benzedi aslında. Gel gitleri çok oldu. Daha sezon başı olması ve oyuncularımızın bir çoğunun form durumu henüz istenilen seviyeye çıkmadığı için bu 2 maçı puan kayıpsız atlattığımıza sevinmemiz lazım. Bu maçta beni en çok korkutan yan toplardaki zafiyetimizin devam etmesi oldu. Almanları izledikten sonra oradaki maçta umalım ki şans yanımızda olsun. Van Buyten’den yediğimiz golleri gözümün önüne getiriyorum. Sonra da Almanların duran toplardaki başarısını düşünüyorum. Ve onları durdurmanın tek yolunu buluyorum: Dua etmek.

Gecenin en büyük sürprizini ise tartışmasız Slovakya gerçekleştirdi. Rusya’yı deplasmanda 1-0 yenmek kolay iş değil. Ancak ev sahibinin başında Dick Advocaat olunca kafada soru işaretleri oluşuyor. Zenit’le büyük işler başarmasına rağmen Hollanda’yla Euro 2004’te yaptıkları anılarda tazeliğini koruyor. Ligimize geldikten sonra yabancı oyunculara bizimkiler muamelesi yaparız. Milli takımlarına gittikleri zaman ayrı bir gözle izleriz onları. Bu sadece medyada çalışanlar için değil sokaktaki vatandaş içinde böyledir. Rusya’ya tek golü atan ismin Stoch olduğunu öğrendiğimde ufak bir sevinç oldu bende de. Sanki adam Türkiye adına attı golü. Ama dedim ya biz böyleyiz işte. Beşiktaşlı Holosko’nun da ilk on birde başladığını da söylemek lazım.
Gecenin sürpriz sayılabilecek diğer sonucu ise Sırbistan’dan geldi. 2010 elemelerinde evini cehenneme çeviren Sırplar, Güney Afrika’da çok başarılı olan Slovenya’ya diş geçiremedi.

Bu gece beni hiç şaşırtmayan galibiyette Fransa’dan geldi. Blancla beyaz bir sayfa açan Horozlar, ilk maçta evinde Belarus’a mağlup olunca karizmayı çizdirmişti ama Bosna’da da aynı senaryo olacak diye bir şey yoktu. Nitekim beni yanıltmadılar. Oyuncular bu kadar kenetlenmişken ve Blanc da Domenech olmadığına göre yıldızlar topluluğu Fransa’nın deplasmanda kazanması kadar doğal bir sonuç olamazdı. Bosna’nın bu kadar isim yapmasına da biz sebep olduk aslında. 2010 elemelerinde bizim üstümüzde bitirmeseler grubu bu kadar bahsedilmeyecekti onlardan.

Ne olacak bu Portekiz’in hali sorusu bugünde yanıt bulmadı. Norveç deplasmanı kağıt üzerinde soru işareti olsa da Portekiz gibi bir takımın galip gelmesi doğal sonuçtu ancak olmadı. Bulgarlar ve Çeklerde de düşüş sürüyor.

Elemeler böyleydi ama gözler bir yandan da Arjantin-İspanya hazırlık maçındaydı. Güney Amerika’nın zor şartlarında bu bir özel maçta olsa Arjantin, İspanya’yı fena hırpaladı. Tamamı ülke dışında forma giyen oyunculardan kurulu kadroda tek anlamadığım Javier Zanetti oldu. Dünya Kupası’nda Cambiasso’yla birlikte oynamaması skandaldı ama 2014’te 41 yaşında olacak Interlinin şimdi çağrılması anlamsız geldi bana.

Hiç yorum yok: